Günümüzün büyük bir kısmı insanlarla iletişim kurarak geçiyor. Devamlı halde birileriyle iletişim kuruyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz. Daha sosyal olmak, daha insanlarla, dünyayla iç içe kalmak için teknolojinin her türlü imkanını kullanıyoruz. Can alıcı kısım da bu ya! Biz gerçekten iletişim kurmayı ne kadar becerebiliyoruz? Bu sorunun oldukça garip olmasındaki kısımsa elbette ‘iletişim çağı’ içinde yaşıyor oluşumuz. Gün içinde yüzlerce bilgi akışı ne kadar hızlı ulaşıyor elimize aslında. Biz bunlara artık dakikalar içinde cevap verebiliyor ve böylece harika iletişim kurduğumuza kendimizi de inandırıyoruz. Halbuki sosyal medya gibi bir dipsiz kuyuda nasıl aslan kesiliyoruz, bilirsiniz. Çok sevdiğimiz her şeyi nasıl göklere çıkarıyor, sevmediklerimizi de nasıl yerden yere vuruyoruz. Buna da iletişim kurmak derken, aslında biz hayatı sadece uzaktan izliyoruz.
Kulağa hoş gelmedi bu galiba. Öyleyse bir düşünelim bakalım; çevremizdeki insanlarla ne zaman gerçekten birbirimizi hissederken iletişim kurabildik. Sevdiklerimizle bir aradayken en son ne zaman gözlerimizi telefondan kaldırıp, onun gözünün içine bakarak konuşabildik? En son ne zaman sadece karşımızdakinin söz bitirmesini sabırsızlıkla bitirip, alelacele cevap vermeye yeltenmek yerine, can kulağıyla dinleme nezaketini gösterebildik? Tüm gerçekliğimizle insanlarla doya doya, göz göze ve kalp kalbe sohbet edebildik? Sohbet etmenin lezzetine sadece karşımızdakinin ruhunu görebildiğimiz için erebildik? Ruh denilen şey aslında birbirimize dokunarak, birbirimizi hissederek, birbirimize sosyal medyadan yorum yaparak değil, varlığımızı tüm içtenliğimizle karşı tarafa hissettirdiğimizde doyuyor ve iyileşiyor. Gerçekten, maskesiz ve birbirimizin gerçekten ne hissettiğini anlamak demek, ‘bencil ol’ diye her taraftan haykıran bu iletişim çağında, gerçekten nasıl iyi iletişim kurabileceğimizi samimiyetle anlamak.
Kendi yaptıklarımızı, kendi yaşantımızı, kendi dünyamızı sabırsızlıkla anlatmak, takdir edilmek, ‘vay be’ dedirtmek için o kadar çabalıyoruz ki.. Karşımızdakinin ne hissettiğini tam anlamadan birbirimizle iletişim kurduğumuzu sanıyoruz. Bugün bunu kaybetmek yarın nasıl bir yozlaşmaya, sanal mutluluklara, birbirimize sıcacık gülümsemeyi unutmaya sebep olacak bilmiyoruz.