2000 yılının Eylül ayında aralarında Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in de bulunduğu bir grup politikacı Amerikan ordusu ile ilgili rapor hazırladı. Raporda ordunun çok acil modernizasyona ihtiyaç duyduğu belirtiliyor ve şu not ekleniyordu. “İkinci bir Pearl Harbor olmazsa bu modernizasyon seneler sürebilir”
(Bilmeyenler için hatırlatma: Pearl Harbor saldırısı Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri tarafından 8 Aralık 1941 sabahı Hawaii adalarındaki Amerika’nın Pasifik filosuna karşı yapılan sürpriz saldırıdır. 2 bin 400’ün üstünde Amerikan askeri hayatını kaybetmiş, donanma ciddi zayiat vermiştir. Saldırı ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’na girişini hızlandırmış, savaş ilanını imzalayan Başkan Roosevelt saldırıyı “rezalet içinde yaşanacak bir gün” olarak tanımlamıştır).
Bu rapordan bir yıl sonra takvimler 11 Eylül’ü gösterdiğinde peş peşe iki uçak Dünya Ticaret Merkezi’nin kulelerine çarpacak, iki dev kule canlı yayında küle dönecektir. İlginçtir Amerikalılar 9/11’i İkinci Pearl Harbor olarak tanımlamaktadır. Raporda imzası bulunan Rumsfeld ise 2003 yılında başlayan Irak işgalinin mimarı olarak bilinmektedir.
Bütün bunların ötesinde aykırı belgeselci Michael Moore’un yaptığı Fahrenheit 9/11 belgeseli saldırı ile ilgili oldukça ilginç sorular sormaktadır.
***
Saddam dünyanın gözü önünde idam edilmişti. Libya Lideri Kaddafi’yi ise daha kötü bir son bekliyordu. Libya’da Arap baharı esintileri Şubat 2011’de hissedilmeye başlandı, ekim ayında memleketi Sirte’de ele geçirilen Kaddafi ile sona erdi. Kaddafi linç edilerek öldürüldü, cesedi “Afrika pazarı” adı verilen bir pazardaki soğuk hava deposunda tutuldu, insanlar gelip fotoğraf çektirdiler. Kaddafi’nin devrilmesi ile ilgili en ilginç yorum ise beklenmeyen birinden geldi. O dönem İtalya Başbakanı olan Berlusconi, Kaddafi düştükten sonra şöyle bir açıklama yaptı. “Libya’ya gittim, insanlar Kaddafi’yi seviyordu. Ama Kaddafi’nin gitmesine birileri karar verdi ve bizim yapabileceğimiz bir şey yoktu.” Evet, geliş-gidiş biletleri birileri tarafından kesiliyordu.
***
Birkaç haftadır size anlatmaya çalıştığım bütün bu olayların özeti şu. Psikolojik savaş, ülkelerin siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yapılarını zedeleyerek başarıya ulaşır. Sun Tzu ile başlayan, yaşandığı zamanın iletişim kanallarını ve teknolojik imkanlarını kullanan bir sistem bu. Belli teknikleri, belli rotaları var. Ve propaganda bu savaşın en etkin faktörü. Propaganda kanallarına hakim olmak demek, halkın zihinlerine hakim olmak demek bir anlamda. Peki savunma ne derseniz? Tek cevabı var. Eğitim şart…
Zeynep BAYRAMOĞLU 11 Şub 2017
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.