Gündem de birçok konu var iken, Bosna-Hersek seçimleri nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim.
Çünkü Hukuktaki tabiri ile Tarihimizi reddi miras yaptığımız için sınırlarımız dışındaki Müslüman Türk toplulukları ilgimizi çekmiyor veya Ülke gündemi çok karmaşık ve yoğun olduğu için ucu bize değmeyinceye kadar ilgilenmek ve alakadar olma gibi bir alışkanlığımız olmadığı için kulak arkası ediyoruz…
Oysaki binlerce yıldan beri ayni bayrak altında yaşadığımız kader birliği yaptığımız, cephelerde beraber savaştığımız, kardeşlerimiz başları sıkıştığında abi olarak gördükleri Türkiye’den yardım bekliyorlar.
Boşnaklar da 1992-1995 yılları arasında yerlerinden yurtlarından sürülüp, toplu katliama maruz kalırken, kadınlar, kızlar tecavüze uğrarken feryatlarını Türkiye’nin duymasını çok istemişlerdi. Hatta direnişin efsane lideri Aliye Izzetbegoviç çaresizliğini ve sitemini, “ Her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.” Diye dile getirmişti. Türklük ile Müslümanlığı ayni gören Boşnak kardeşlerimizi, Rahmetli Erbakan, Muhsin YAZICIOĞLU ve birkaç gönüllü Mücahit’in haricindeki insanlarımız maalesef vahşilerin insafına terk etmiştik…
Binlerce Boşnak kardeşimiz elindeki kıt imkânlarla direnince, Dayton anlaşması ile Bosna Hersek de alametifarika bir yönetim kurulmuş, Boşnaklar bazı haklar ile kendilerini kabul ettiklerinde “Bizim Bosna” olmuştu.
6 Aralık 2017 tarihinde Trump’ın, Kudüs’ü İsrail’in Başkenti olarak tanıdığını açıklamasının ardından, Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünü yaptığı BM Genel Kurulunda bu kararın geri alınması için yapılan oylama da 128 Ülke kabul, 9 Ülke ABD kararı doğrultusunda ret ve 35 Ülkenin de çekimser kaldığı bu oylamada, çekimser Ülkelerin arasında da Bosna-Hersek olduğu için Türk haklı arasında yavuz hırsız ev sahibini şaşırtır misali, Boşnaklar bize bunu nasıl yaparlar diye bir kırgınlık (!) olmuştu.
İşte bu kırgınlığa sebep olan yanlış anlamanın ve Balkanlardaki Türk gerçeğine dikkat çekmek adına yazımızın konusu Bosna-Hersek seçimleri…
Zamanında cami avlusuna bıraktığımız Bosna’ya, rüştünü ispat ettiğinde sahip çıkıyoruz. Verdiği çekimser oya kırılıyoruz. Her yıl Srebrenitsa katliamı için yapılan anma törenlerine gidiyor, en önde pozlar veriyoruz. Aslında onlar 1992-1995 yıllarında, yaşamış oldukları, iç savaşta, bizlerin, suskunluğuna iyi gün dostlarına gönülden kırgınlar… Bu kırgınlıklarında da yerden göğe haklılar.
Tek suçları Müslüman olmak olan Boşnaklar, katliamlardan, baskılardan soykırımlardan yılmadılar. Dinlerini, evlerini, yerlerini, özgürlüklerini canları pahasına yalnız başlarına savundular…
Bizlerde, hiç hakkımız olmadığı halde, BM Kudüs oylamasında neden çekimser oy kullandılar diye kırılıyoruz… Oysaki Boşnaklar, Bosna Hersek de, yapılan secimler de, Hırvat, Sırp ve Boşnak olmak üzere üç ayrı kişi Devlet Başkanı seçiliyor. Bu kişilerde Devlet Başkanlığını birer yıl dönüşümlü olarak yürütüyorlar. Kudüs gibi dış politikayı ilgilendiren konularda karar alınması gerektiği zamanda kendi aralarında oy çokluğu ile karar alıyorlar. Kudüs oylamasında Hırvat ve Sırp Devlet Başkanları çekimser, Boşnaklar Türkiye lehine karar vermesine rağmen, çoğunluk oyu ile çekimser oy kullandılar. Bizde kırıldık…
Dünya Türklüğün kapsama alanı Misak-ı Milli sınırlarından çok büyük… Balkanlar da ve diğer bölgelerde Türklük ile Müslümanlık eş değer kullanılıyor. Azerbaycan, Irak, Suriye, Karadağ, Makedonya, Batı Trakya vd. buralara gittiğinizde, boynu bükük terk edilmiş insanları gördüğünüzde boynunuz bükülüyor ve elinizden bir şey gelmediği için eziliyoruz…
Ezilmemek için güçlü, dirayetli ve birlik olmak zorundayız… Ayrıca kabahatimiz ile oturmalıyız…