“Birlik” kelimesine sözlük şu anlamı verir: “Bir olma, bir arada olma durumu, vahdaniyet”. Hani bizim isteyip de bir türlü yapamadığımız bir hâl. Arapçada bunun karşılığı “Tevhid”dir. Kelimenin kökü “vahade”den gelir. Arapçada “vahid” de bu fiilden türer yani “bir” kelimesinden türer. Yine Türkçedeki gibi “Bir olma, birlik” anlamlarına gelir. Tevhid’in “birlik” kelimesiyle illiyeti budur.
“Ehad” kelimesi de aynı kökten gelir. Fakat bu “bir” değil “tek” manasına gelir. Tek ise tektir. Tek’in çoğulu olmaz, bir’in çoğulu olur. Mesela Allah, vahid yani bir değildir. Ehad’dir yani tek’tir yani unique’tir. Eşi ve benzeri yoktur.
Bizler bir’iz. Bizden çoğul olur. Biz, bir araya gelip “birlik” oluruz ya da gelmeyiz, bir olarak kalırız ama bu da insan fıtratına aykırıdır. “Bir kalma” fikrinde direttiğimiz takdirde fıtratımızla oynamaya kalkarız. Bu düşünce sadece kendimize zarar verse sıkıntı yok. Sosyal bir varlık olarak çevremize de zarar verdiğimiz için sıkıntı olur. Hem sıkıntının kaynağı oluruz hem de kendimizle birlikte çevremizi de sıkarız.
Bu örnekler siyaset için de geçerli. AK Parti ve MHP gibi ya birliğin içinde yer alırız ya da baştan beri birliğin dışında kalan HDP ve sonradan bir kalmak isteyen CHP gibi oluruz. Bir olan CHP ile bir olan HDP bir araya gelip “birlik” olabilir mi? Olabilir. Ama buna 1- CHP’nin tabanı razı gelmez. 2- Olsalar bile bu milletin vicdanından onay almadıkları için kurdukları birlik ancak “paralel” bir birlik olabilir. Bu milletin “paralel”lere tavrı da fazlasıyla aşikâr.
Gelelim “Cemaat”e… Arapçada “cemea” fiilinden türer. “Cemea”, toplamak manasına gelir. Cem, cami, cuma bu fiilden türer. Yine “cemaat” de bu fiilden türer. Cemaat; topluluk, toplantı anlamlarına gelmektedir.
Cemaat, nötr bir kelimedir. Amaçlı da olabilir amaçsız da… Cemaate olumlu ya da olumsuz anlamları biz atfederiz. İyi bir cemaate, iyi; kötü bir cemaate de kötü, deriz. Cemaatin tek başına bir suçu yoktur. Arapçadaki “ceza” kelimesinin de tıpkı cemaat gibi nötr bir manası vardır. Ceza, Arapçada karşılık anlamına gelmektedir. Arapların teşekkür için kullandıkları güzel bir duası vardır: “Cezakellahu’l hayr” yani “Allah, hayırlı cezanı versin!”. Yani Allah, karşılığını hayırlı versin. Aslında “Allah cezanı versin!” de nötrdür. Tıpkı “müstehak” kelimesinde olduğu gibi.
Mesela “müstehak” da bu neviden bir kelimedir. “Hak edilen” anlamına gelir. “Allah müstehakını versin!” derken özünde beddua yoktur. Fakat biz aciz kullarızdır ve hak ettiğimizin karşılığı genelde olumsuz olduğu için Anadolu kültüründe bu beddua olarak algılanır ve böyle bir hitap bu maksatla kullanılır. Bu, Anadolu geleneğinde şu manayı da içinde barındırır: Allah’ın rahmeti, gazabını geçtiği için hep duanın karşılığı olumlu olmalıdır ve atıf hep rahmet nazarıyla, rahmetle kullarına muamelede bulunulması temennisinden ibarettir.
Neticede neyi ne maksatla söylemek elbette çok önemli fakat önceki yazıma da atıfla aynı kavrama farklı tanım yaparsak anlaşamayız. Son söz niyetine… Mesela bir Arap bir Türk’e, “Cezakellahu’l hayr” yani “Allah hayırlı cezanı versin!” dediğinde o Türk de bunu anlayıp, “Eyvallah!” deyip aynı şekilde muamelede bulunursa doğru niyet ve davranış hâsıl olmuştur. Yok, o Türk bu “dua”yı beddua olarak algılarsa o zaman ortada bir “anlaşamama” durumu mevcuttur. Ya hır çıkacaktır ya da karşılıklı oturup biri diğerine kastını anlatacak ve diğeri de o kastı anlarsa salimen bir çözüm bulunmuş olacaktır. Tercih bizlerin… Ya oturup doğru olmasa da kavramlara ortak tanımlar yapacağız ya da ömür boyu hır çıkararak hayatımızı sürdüreceğiz.
Muhammed AKAYDIN 10 Eyl 2016
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.