“Amerikan TIME Dergisinin seçtiği ‘tüm zamanların en etkili 100 fotoğrafı’ içinde göçmen teknesinin devrilmesi sonucu boğulan ve cesedi Bodrum kıyılarına vuran Suriyeli çocuk Aylan Kurdi’nin fotoğrafı da yer aldı.”
Bu, 18.11.2016 tarihli Hürriyet’in son sayfasında, “AYLAN BEBEK” manşeti altında yer alan haberin ilk cümlesi. Devamında 100 fotoğraf içinde yer alan diğer bazı fotoğrafların da adına değiniliyor. Burada bizi ve tüm vicdanlı insanlığı en yakından ilgilendiren, Aylan bebeği yansıtan kare. Bu kare, “tüm zamanların en etkili 100 fotoğrafı” içinden ayrıca “tüm zamanların en etkili 10 fotoğrafı” seçilecek olsa, ilk 10’a da girebilecek bir etkileyiciliğe sahiptir.
İnsanın, daha doğrusu gönül rahatlığıyla “ben insanım!” diyebilenlerin acıma duygusunu bu kadar derinden etkileme gücüne sahip bir fotoğraf eski yeni bütün zamanlarda gerçekten çok az görülmüştür.
Aylan bebeğin başrollerde olduğu bu haberlerin “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü”ne denk gelmesi de güzel bir sürprizdi.
2016’nın yaz aylarında da Ümran Daknes adlı 5 yaşındaki çok güzel, çok sempatik bir çocuk, Halep’te muhalifler ve Esad yanlısı güçlerin çatışması sırasında Esad’ın uçakları tarafından bombalanan binaların enkazından kan revan içinde çıkarılmıştı. Ümran’ın, yaralı başından akıp bütün yüzüne yayılmış olan kanları sildiği eline bakarken ki masum ve şaşkınlık içindeki hali, TV’leri başında olayı izleyenleri kahretmişti. Ümran bebek, sürmekte olan kör savaştan hayatta kalma şansı yakalayan sayısız diğer çocuklar gibi bütün ömrünce travma psikolojisiyle yaşamaya mahkûm olacaktır. Son zamanların, izleyenleri şoke edici karelerinden biri de buydu. Bu iki kare; çocukların sebebi ve öznesi olmadıkları savaşların, çatışmaların, yıkımların nasıl kurbanı olduklarının bütün zamanlar için hiç unutulmayacak simgelerini oluşturuyorlardı.
Suriye’de altı yıldır süren iç savaşta bu Aylan ve Ümran bebeklerin dramlarını yansıtan kareler insanlığın hafızasından hiç silinmeyecek; birçok insanın vicdanını sonsuza dek burkmaya devam edecektir.
Suriye iç savaşında bugüne kadar ölen ve Aylan ve Ümran gibi bir şekilde gündeme gelmeyen çocukların sayısı 20 bine ulaşmış bulunmaktadır.
Suriye’deki bu iç savaş yüzünden vatanlarını terk etmek zorunda kalan, mülteci durumuna düşen insanlardan binlercesi; kırık dökük, eski püskü teknelerle geçmeye çalıştıkları Akdeniz sularında son nefeslerini verdiler. Bunların da büyük bir çoğunluğunu yine çocuklar oluşturuyordu. Bu, bütün insanlığın ayıbıydı; bütün insanlık için yüz karasıydı.
Fakat bu kurbanlardan biri olan üç yaşındaki Aylan Bebeğin Bodrum’da sahile vurmuş cesedinin yürek dağlayan görüntüsü; insanlığın, uygarlığın tümüyle bittiği noktaydı. Hiçbir izahı, mazereti, ama’sı, fakat’ı yoktu.
Başta uygar Avrupa bütün dünya, bütün insanlık olandan bitenden sorumluydu. Avrupa, ancak Aylan bebekten sonra işin ciddiyetini anlar, biraz aklı başına gelir gibi oldu. Ama bu ciddiyeti çok sürdüremedi. Akdeniz son zamanlarda yine çürük teknelerle kendisini geçmeye çalışanları toplu toplu yutmaya devam ediyor.
Akdeniz sularında yıllardır devam eden göçmen trajedisine çözüm üretmekle en başta görevli olan Birleşmiş Milletler ise olanı biteni sadece seyretmekle yetiniyor. Bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden bu trajediyi BM’in sadece seyretmesi, hiçbir çözüm üretememesi, bütün ümitlerin tükendiğinin, dibe vurmuş çaresizliğin resmidir. Bu, çocuklarıyla, kadınlarıyla, hastaları, yaşlılarıyla bütün mazlum insanların güveneceği bir merciin, tutunacağı bir dalın bu dünyada kalmamış olması demektir. En acı olan da budur.
İsmail ÖZCAN 26 Kas 2016
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.