“Andımız”, “Türkçe ezan”, tartışmasını bitirmemiz gerekir, diye yazdım. “Keşke Yunan galip gelseydi.” diyen birinin, 1969’da yazdığı Nurcuların yayınına cevabî broşürü sırf tarihe not düşmek için, Alparslan Türkeş ve Liderlik kitabımızın yeni baskısında vereceğim. Şunu hatırlatmalıyım. Darbe sonrası Başbakanlık Müsteşarı olan Türkeş‘in Millî Birlik Komitesi adına yayınladığı bir tebliğ, dünkü Cumhuriyet gazetesinden yaptığımız alıntıyı tekzip edecek niteliktedir. Ezan tartışmasını bitiren 26 Temmuz 1960 tarihli ve 35 Sayılı tebliğ şöyle:
“Vicdan hürriyetinin hazinesi olan mukaddes dinimizin irticaî ve siyasî cereyanlara âlet edilmeden saf ve lekesiz kalması M.B.K’nin en büyük emelidir. Vatandaşlarımızın din hakkındaki inanış ve ibadetlerine ne kanun ve ne de zor kuvveti ile müdahale edilemez. Bu maksatla şunu kesin olarak belirtmek isteriz ki, bazı teşekkül ve şahıslar tarafından yapılan ezan ve Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe okutulması mecburiyeti gibi vatandaşlarımızın zihinlerinde yanlış kanaatler uyandıracak istidattaki beyan, tefsir ve propagandalar hiçbir suretle M.B.K.’nın fikirlerini ifade edemez.”
İkide bir Türkeş‘i ortaya sürmek kasıttır, art niyettir.
***
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Müslümanlıktan önce diğer semavî dinler ve misyonerlik sahasında mütehassıstır. “Dış”a fazla açılmaktan olacak, “içeri”ye dönünce çakıllı yollarda yürüyor, ayağı burkuluveriyor.
Bunda elbette “falsosunun” rolü var. Zamanında Fethullahcı Cemaat’le epey bir dirsek temasındaydı. “Yukarı”ya karşı kendisini nasıl şirin göstereceğini bilemiyor; baltayı taşa vuruyor.
“Yukarı”daki itibar ediyor diye, “Keşke Yunan galip gelseydi.” diyen, Mehmet Âkif‘e dil uzatan, hükûmet edenlerin bir gazetesinin adına ödül koyduğu Necip Fazıl aleyhine kitap çıkaran Kırmızı Fesli’yi, tam da 10 Kasım’dan bir gün önce ziyaret ediyor, hediyeler, plaketler sunuyor. Sırf “Yukarı”ya ben de sizin gibiyim, demek için fotoğraflarını 10 Kasım günü ortaya çıkarıyor.
Bu görüntüler, onun, zamanında cemaatle iç içe oluşunu örtecek mi?
“Ak Parti’de, cemaatle iç içe olmayan mı var?” desem, kaç kişi parmak kaldırır?
Şu gerçek ki, cemaat örümcek ağı gibi Türkiye’nin her yanını sarmasını bırakın, dünyanın hemen bütün ülkesinde var/vardı. İster istemez yollar kesişiyor.
İtidalli olunmalı ve içyüzlerini gördükten sonra alınan tavra dikkat edilmelidir. Hiç içeriği yalanlamayı, hayır ben onlar için övücü bir söz etmedim, onlara destek vermedim, onların bankasına uğramadım, okuluna çocuğumu göndermedim, onların doktora, doçentlik jürilerinde bulunmadım inkârına, suskun kalmaya gerek yok. Yalancı olursunuz.
Kendinizi “Yukarı”ya saydırmak için kırk takla atmanın fayda yerine zarar getirdiğini artık görmelisiniz.
Ali Erbaş‘ın “Keşke Yunan galip gelseydi.” diyeni ziyareti ilk “vukuat”ı değil. Daha önce M. Kemal Atatürk‘le Cumhuriyet’le hesabı olanlarla da bir araya gelmişti.
Ali Bey! İlminizi sakatlıyorsunuz. Bu polemikçilerle, hesapçılarla ne işin olur!
Bundan böyle, ardında namaz kılmayı bırakın, benim girdiğim camiye gelmişse o camiyi terk ederim!
<div class=”r16x9″ style=”min-height: 380px;”><iframe allowfullscreen=”” frameborder=”0″ height=”auto” scrolling=”no” src=”https://www.yenicaggazetesi.com.tr/video-embed/1718?autoPlay=false” style=”min-height: 380px;” width=”100%”></iframe></div>
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.