Yaklaşık iki yıl önce “Antalya Altın Portakal Festivali”de yapılan bir takım değişikliklerin yanı sıra özellikle de festivalin kimliğini oluşturan “ulusal yarışma”nın çıkartılmasıyla değerlerinden uzaklaştıracak, özünü bozacak olan bu girişimler aslında kulisteki siyasi iradenin kültür-sanat üzerinden yürüttüğü operasyonel faaliyetinin doğal bir sonucuydu.
2013’teki festivalde tüm kategoride yarışacak olan filmlerin PKK, Kürdistan, Dersim, TSK ve Türkiye’nin bütünlüğüne yönelik asılsız, tutarsız propagandaları malzeme yapması, festivalin üzerinde siyasi iradenin baskısına ve jürinin üzerinde başka bir gölge jürinin varlığına işaret ediyordu. O tarihteki festivale ilişkin makul şüphelerim üzerinden “Altın Portakal’ın Gölge Jürisi / Aydınlık -14 Ekim 2013″,”Festivalin Propaganda Filmleri / Aydınlık -11 Ekim 2013”, “Ancak Türk Yönetmenin Filminde Oynarım / Aydınlık- 8 Ekim 2013” başlığı altında üç yazı yazmış ve “festivalin üzerinde gölge bir jüri mi var?” sorusunu sormuştum. Tespitlerimin ve kuşkularımın yersiz olmadığı, bir yıl sonra yapılan yerel seçimler sonrasında ortaya çıkmaya başladı.
DOLAYLI SANSÜRLE SİNEMAYA DENETİM
Tartışmalı geçen 2013 festivalini propaganda filmlerinin platosuna çeviren gölge jürinin, yarışma filmlerinin niteliğine bakmaksızın Kürt-Türk şeklinde kategorize ederek iki tarafı da memnun edecek bir yol izlemesindeki amacı kuşkusuz ki o dönem devam eden “Kürt Açılımı”na katkı amaçlıydı. Ancak ödülü alanların propagandalarını sahnede de sürdürmesi, Antalya halkının protestolarına neden olmuş ve festival bu tartışmalarla, protestolarla son bulmuştu.
Yaklaşık bir yıl sonra yapılan yerel seçimleri AKP’nin kazanmasıyla birlikte festival üzerinden oynanan siyasi oyun da belirginleşmeye başladı ki zaten bunları 2013’te yazmıştım. İşte bu yazılarım, davet listesinden çıkartılarak 6 yıllık bir sansüre neden oldu. Ulusal yarışmanın çıkartılmasını “Altın portakal Küresel Avuçlarda / Aydınlı- 26 Temmuz 2017” başlıklı bir yazı ile gündeme taşıdım ve SE-SAM, FİYAB gibi tüm oyunculara, meslek birliklerine çağrılarda bulundum. Ardından “Dolaylı Sansürle Sinemaya Denetim / Aydınlık -05 Ağustos 2017” başlıklı bir yazı daha yazarak Altın portakal ilişkin alınan kararların gerçekte sinemanın dolaylı sansür ile siyasetin denetimine alınmak istendiğine dikkat çektim. Bu çağrılarım, karşılık buldu ve başta Yeşilçam oyuncuları olmak üzere birçok sanatçı festivale katılmayarak haklı tavırlarını ortaya koydular. Vermiş olduğumuz örgütlü mücadele sonucunda festival üzerinde oynanan oyun, 2019 yerel seçimleriyle sona erdi. Böylece küresel güçlere teslim edilen Altın portakal, altı yıl sonra sinema tarihinde yetkin kişilerin ellerine teslim edilirken diğer yandan da kimliğine ve özüne dönüştürülmeye başlandı.
ALTIN PORTAKAL ÖZÜNE VE KİMLİĞİNE DÖNÜYOR
Antalya belediye başkanı Muhittin Böcek’in aldığı kararları ve uygulamaları öze dönüş olarak özetleyebiliriz ki zaten ana temasında buna sıkça vurgu yapılmaktadır. Ulusal yarışmanın yeniden dâhil edilmesi, sansürlenen heykelciğin aslına dönüştürülmesinin yanı sıra yeni başlıklar ve kategorilerin de açılması, festivale artı değer katan uygulamalardır. Başta belediye başkanı olmak üzere festival ekibinin, meslek örgütlerinin görüş ve önerilerine başvurmaları ise Türk sinemasının kendine yetebileceğinin açık birer göstergesidir. Ulusal yarışmaya ayrılan bütçenin 810 bin TL’ye çıkartılması, sinemamızın ilk kadın yıldızı Cahide Sonku adına yarışma, Sümer Tilmaç adına ise destek fonunun açılması milli kimliğe dönüştür.
Ulusal yarışmaya ilişkin başlattığımız tartışma ve meslek örgütlerine yaptığımız çağrılar, örgütlü mücadelenin önemini bir kez daha ortaya koymuş ve festivale ilişkin yapılan bu anlamlı düzenlemelerde de etkili olmuş, katkı sunmuştur. Ancak yine de hatırlatmak gerekir ki, Altın Portakal’ı uslusal değerlerinden ve kimliğinden kopartacak, milli değerlerini aşındıracak tüm uygulamaların karşısındaki kararlığımız, dün olduğu gibi bugün de devam edecektir.
İlgili Altı yıllık sansürden sonra Altın Portakal haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz.