‘3 büyük’ kulübün ilk yarısı performansı soru işaretleri ile doluydu. Üçünün de kadro bakımından bazı Anadolu kulüplerinin gerisinde kaldığını söylemek sanırım abartı olmaz. Ha keza puan durumu da öyle diyor…
Mesela; ‘3 büyükler’in 100 oyuncuya yaklaşan toplam kadrosunda bir tane büyük hedef santrforu yok. Belhanda’nın, Ljajic’in ya da Benzia’nın Yeni Malatyasporlu Aleksic’ten daha verimli olduğunu kim söyleyebilir? Veya Guilherme’den… Bu ikiliye Boutaib’i de eklediğinizde ilk yarıda skora katkıları 14 gol, 12 asist… Galatasaray’ın 30, Beşiktaş’ın 28, Fenerbahçe’nin 16 golde kaldığı ligde bu performans göz kamaştırıcı…
Kasımpaşa’yı sırtlayan Diagne-Trezeguet-Eduok üçlüsünün takıma katkısı ise 30 gol, 9 asistten oluşuyor. Haliyle bu istatistik ‘3 büyükler’ adına durumu daha da vahim hale getiriyor. Çünkü Beşiktaş’ta Babel, Mustafa, Pepe, Vagner Love ve Quaresma’nın skora toplam desteği (Quaresma şu an asist kralı) 17 gol, 11 asistte kalıyor. Galatasaray Eren-Onyekuru-Rodrigues üçlüsünden sadece 16 gollük katkı almış. Fenerbahçe’de durum daha da içler acısı… Takıma göre bir tık öne çıkan Ayew, Frey ve Valbuena’nın skora toplam desteği 8 gol ve 5 asistten ibaret…
Sivasspor’da Robinho-Emre-Muhammet-Kone-Douglas (2 gol, 5 asisti bulunan Douglas sağ bek) beşlisi tabelaya 20 gol, 13 asist yazıyor. Yatabere, Jahovic, Ömer Ali ve Fofanalı Konyaspor’un hücum hattının takıma katkısı da 16 gol ve 5 asistten oluşuyor…
Konu Trabzonspor’a geldiğinde ise skor üretiminden ziyade Türk futbolunun temel sorununa ‘asist’ yapan bir durumdan söz etmek gerekiyor. Önemli kulüplerin dikkatini çeken Abdülkadir Ömür ile Yusuf Yazıcı’nın yanı sıra Onur Kıvrak sonrası kaleyi teslim alan Uğurcan ve sık şans bulmaya başlayan Hüseyin Türkmen altyapıdan yetişen oyuncular. Geriden gelen Batuhan Artarslan, Abdulkadir Parmak, Murat Cem Akpınar da öyle. Mustafa Akbaş ve Zeki Yavru da… Trabzonspor’un yükseliş sürecinde özellikle Abdülkadir Ömür, Yusuf Yazıcı ve Uğurcan’ın takıma yadsınamaz katkıları var. Çünkü Trabzonspor sevgisi ve bir gün A takım formasını giyme hayali ile büyümüş, kendini o kulübe ait hisseden oyuncular bunlar.
Peki ağız alışkanlığıyla ‘lokomotif’ dediğimiz ‘3 büyükler’ bu konuda nerede? Bu lokomotifler 300 bin euroluk oyuncuları 3-5 milyon euroya satma telaşındaki menajerlerden başka neyi çekiyor? Lafa gelince altyapının önemi konusunda mangalda kül bırakmayan koca koca kulüplerin yöneticileri icraat söz konusu olduğunda nerede? Transferde orta sınıf bir yabancıya 3 milyon euro garanti para verip, bir de maç başı 5 bin euro ödemek neyin nesi? Bu da yetmezmiş gibi şampiyonluk primi filan… Beşiktaş’ın, Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın hedefi zaten şampiyonluk değil mi? Bu takıma gelen oyuncu bu amaçla gelmiyor mu? Garanti para sadece idmana çıkması için mi ödeniyor?..
Ortalama bir yabancının yıllık maliyetini altyapı tesisi için harcayıp, 1 oyuncuya ödediğiniz maç başına 5 bin euronun yarısı kadar maaşla da 3-5 emektar futbol adamı çalıştırmayı düşündünüz mü hiç? Altınordu, Gençlerbirliği, Bursaspor, Trabzonspor bunu başarabiliyorsa Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray da başarabilir. En kötü ihtimalle takımda aidiyet duygusu taşıyan birkaç oyuncunuz olur. Bakarsınız Türk futbolunun gerçekte en büyük sorunu da zamanla ortadan kalkar… Ülkeler için üretimsiz ekonomi ne kadar büyük bir sorunsa kulüpler için de altyapısız ilerleyiş o kadar büyük tehlikedir. Altyapısı sağlam bir 2019 dileğiyle…