Eski yıllarda, uzunca süre yazdığım televizyon program eleştirilerine ne kadar zaman ayırdığımı düşündüğümde aralıksız televizyon yazısı yazanların neler yaşadıklarını şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Her gün gününüzün büyük bölümünü programları izleyerek geçiriyorsunuz ve bu arda, en az beş-altı farklı kanal arasında sörf yapıyorsunuz. Ayrıca gününüzün büyük bölümünü izlediğiniz programlardan mini notlar alarak geçiriyorsunuz.
Türkiye’de yayınlanmış en büyük televizyon dergilerinden biri olan Telemagazin Dergisi yönetimim döneminden aklımda kalanlarda, televizyon gazeteciliğinin çok önemli ve teknolojisine hakim olunması gereken bir gazetecilik türü olduğunu iyi anımsıyorum.
Bu köşemde zaman zaman televizyonlardaki bazı programlarla ilgili eleştiri yazıları yazdığım oldu. Bir süredir aklımda olan ve yazmayı düşündüğüm bazı programlar ve yemek programları ile ilgili şeyler yazmanın zamanı gelmişti.
Digitürk ve uydu yayınları sayesinde dünyada ve Avrupa televizyonlarından birçok kanalda yayınlanan yemek programlarını izliyorum. Yemek yemeyi severim, damak zevkime de güvenirim. Oralardaki yemek programlarının format olarak çok güzel, otantik yaşam biçimlerini yasıtan programlar olması nedeniyle, izlerken bir belgesel izleme keyfini alabiliyorum. İzlediğimde, İtalyanların, Fransızların ve İngilizlerin bu tür programları hazırlarken nasıl özen gösterdiklerini de görebiliyorum.
O yemek programlarının formatları, hem yemek programı, hem de yöresel tatları yansıtan iyi belgeseller şeklindedir. Hem keyif alabildiğiniz belgeseli, hem de bir çok yörenin otantik yemeklerinin yapılışını izliyebiliyorsunuz.
Ekranlarımzda sıkça rastladığıız yemek programları; farklı formatlardaymış gibi sunulan yemek programlarının yapıldığı, iyi dekore edilmiş mutfak görüntülerini yansıtan stüdyo görüntüleridir. O yemek programlarını izleyerek yemek kültürünü zenginleştirmek isteyenlerin sayısı pek de fazla değildir. Bizdeki tek farklılık, birbirine çok benzer bu yemek programlarının stüdyo görüntülerinde sunucularının değişkenliğidir ekrana yansıyan.
Bildiğiniz gibi ülkemizde televizyon yayınlarını izleyenlerin büyük bölümü, çoğunluğu sürekli evde olan ve boş zamanlarını televizyon izlemekle geçiren ev kadınlarıdır. O nedenle değil midir ki; evlilik programları, birinde başlayarak benzer formatlarıyla giderek çoğalan kayıp ilanlarının canlı olarak ekrana yansıtan programlar, çoğunluğu dedikodudan oluşan bazı magazin programları, izlenme oranını yükselttiği televizyon yayınlarına dayalı yayın formatları bu kadar çoğaldı.
Buna bir de, genelde kadın izleyenlerin çokça rağbet ettiği yerli diziler; neredeyse tüm televizyonların sırtını dayadığı, izlenme oranları açısından kurtarıcısı olmazdı. Sinema sektörü iyi gitmeyen ülkemizde, bu işten geçmini sağlayan, neredeyse tüm sanatçılara büyük katkı sağlaması, iyi bir kazanç kapısı olması açısından yararlıydı ama, bu dizler konusunun da iyice yoldan çıkarıldığını söylersek hata etmeyiz. Basit, günübirlik yazılan bölüme dayalı senaryoları, kurgu ve mantık hataları ile dolu olan bir çok dizinin ekranlarda cirit attıği bu tür bir televizyon yayıncılığı nereye kadar bu yaşam biçimini sağlıklı sürdürebilir o da pek net değil.
Televizyonculuğumuz şöyle bir formatta. Tesadüfen, belki de iyi bir senaryo ile çekilmiş, televizyonlardan birinde farklılığıyla öne çıkan bir dizi, eğlence, magazine programı, evllik programı, yarışma programı gibi yapımlar izleyicinin dikkatini çekince giderek benzerlerinin çoğaldığı, neredeyse benzerleri enflasyonuna yol açan bir yayın formatında.
Asıl merak ettiğim, birbirine benzeyen bu tür yapımlar arasında reyting ölçümlerini hangi kriterlere dayandırıp sonuçları belirleyebiliyorlar.
İzlediklerimden, etrafta yaptığım araştırmalardan çıkan sonuç analizlerine gore; hangi dizide daha çok gözyaşı, şiddet, sosyal yaşam karmaşası, kavga, aşk meşk ilişkileri ve çarpıklıkları daha abartılı öne çıkarılmışsa onun izlenme oranı bir adım öndedir.
Bu savrukluğun yarattığı analize değer amaçsız yapımlar.
Konumuz yemek programlarıydı. Yarınki yazımızda orada çok işimiz olacak.
Fehmi KETENCİ 18 Kas 2018
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.