Devlet yönetimi, toplumun gelişimi ve refah içinde yaşaması açısından kritik bir rol oynamaktadır. Başarılı bir devlet yönetimi, toplumun huzur içinde yaşamasını, ülkenin kalkınmasını ve güçlenmesini sağlar. Ancak, devlet yönetiminin iç ve dış etkenler nedeniyle güçlenmesi her zaman kolay değildir. Devlet yönetimini güçlendirmek ve sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmek, karmaşık bir süreçtir.
Evrensel bir anlayışa göre, devletin öncelikle adaletli olması gerektiği ifade edilir. Ancak bu görüş yanlıştır. Devletin adaletli olması elbette önemlidir, fakat “her şeyden önce adalet” ifadesi yanıltıcıdır. Liyakatin tesis edilmediği adalet de adaletli olmayacaktır.
Liyakat, bir araçtır; başarı ise nihai hedeftir.
Günümüzde demokrasi ile yönetilen ülkelerde, devletler genellikle yasama, yürütme ve yargı erklerinden oluşan bir yapıdadır. Bu durum, özellikle bizim devletimiz için geçerlidir. Yargı, diğer erkleri denetleme ve yaptırım gücüne sahip olduğu için önemli bir konumda yer alır. Yargının bağımsız ve güçlü olması, ülkenin demokrasi açısından da güçlü olduğunu gösterir ve bu durum, başta ekonomi olmak üzere, ülkenin sosyoekonomik ve toplumsal refah seviyesine olumlu katkılar sağlar. Sonuç olarak, ülke kalkınır.
Yargı erkine büyük önem verilmektedir. Bağımsız ve güçlü bir yargı, tüm toplumun arzuladığı bir durumdur. Adaletin zayıfladığı bir ülkede, yasama ve yürütme erkleri de zamanla bozulur. Liyakatsiz bir yargı erkinin varlığı, ülkenin düşman tarafından işgal edilmesinden daha yıkıcı sonuçlar doğurur. Yargı erki, diğer erkler üzerinde olumlu veya olumsuz etkiler yaratabilen bir unsurdur.
Toplum açısından yargının tam bağımsız ve güçlü olması gerekmektedir. Devlet yönetimi açısından ise, bu durumun yansıması olarak tüm erklerde ilk kriterin liyakat olması önemlidir. Adaleti sağlayacak ve yargının sağlıklı bir şekilde işlemesini temin edecek olan da liyakattir. Bu nedenle, devlet yönetiminde erkler arasında bir üstünlükten ziyade, tüm erkler için geçerli olan tek kriter liyakat olmalıdır. Liyakatin bulunduğu yerlerde sistem, olması gerektiği gibi işleyecektir.
Liyakatin bulunduğu yerlerde bozuk sistemler düzelir; yoksa sağlam sistemler bile bozulur.
Liyakat, toplum tarafından yeterince anlaşılamayan bir kavramdır. Ülkede yaşanan her sorunun kök nedeni genellikle liyakatsizliktir. Ancak toplum, çoğu zaman sorunların yüzeysel belirtilerine odaklanarak yüzeysel tepkiler vermekte ve bu nedenle sorunlar kökünden çözülememektedir. Bu durum, ilerleyen zamanlarda aynı sorunların farklı şekillerde ya da aynı şekilde tekrar ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Başka bir açıdan bakıldığında, yasama ve yürütme erkinde liyakat sağlandığında, yargı erkinin iş yükü de azalacaktır. Yargıyı, yasama ve yürütme erklerinin başında bir cezalandırma mekanizması olarak düşünmemek gerekir; bu durum, geri kalmış ve vesayet altındaki rejimlerde geçerlidir.
Bir ülkede öncelikli olarak çözülmesi gereken sorun liyakattir. Liyakatli yöneticiler, diğer sorunları zaten çözecektir.
Devlet yönetiminde öncelikli olarak benimsenmesi gereken kültür, liyakat olmalıdır. Liyakat, devletin üst yönetiminden başlamalıdır. Liyakatli bir üst yönetim, her kademede ve her erk için liyakati tesis eder. Böylece yasama, yürütme ve yargı gibi erkler ile tüm kurumlar, olması gereken şekilde işler. Liyakat, bir devlet için vazgeçilmez bir unsurdur. Liyakatin kurulması ve devamlılığının sağlanması büyük önem taşır. Liyakatin zayıflamaya başladığı bir yönetimde, diğer yönetim ilkeleri, kurallar ve kaideler de bozulmaya başlar. Bu durum, küçük bir çöküşten büyük bir organizasyonun yıkımına kadar gidebilecek bir felaketler zincirini başlatır. Liyakat bu denli önemlidir.
Liyakat, bir pusula gibidir; var olduğu sürece yol ve yön kaybı yaşanmaz.
Sonuç olarak, devlet yönetiminde her kademede liyakat ilkesine dayalı bir yaklaşım benimsenmelidir. Üst yönetim, kendi içinde liyakati sağladığında, bu durum diğer kademelerde de liyakatin tesis edilmesine zemin hazırlayacaktır. Toplumun liyakat konusunda daha bilinçli bir tutum sergilemesi, devlet yönetimindeki sorunların daha kalıcı çözümlerle ele alınmasına yardımcı olabilir. Bu bağlamda, kamuoyuna da önemli görevler düşmektedir.