Sevgili okuyucum;
Mevlüt Uluğtekin Yılmaz olarak, açıkça ifade etmeliyim ki; Yahya Akengin‘i anlatmak demek; erdemli ve önemli bir konuyu dile getirmek demektir.
Çünkü, Yahya Akengin, edebiyatımızın gerçekten çok seçkin değerlerinden birisidir.
Onun erdemli çalışmalarını topluma sunması, bir farklı güzellik ifadesidir.
Sayın Yahya Akengin 50. Sanat Yılı‘nı yaşarken, bizlere yepyeni bir ‘insan‘ tavrını anlatmaktadır. Bu tavırda alkışlanacak bir erdem var.
Çünkü Yahya Akengin, edebiyatın sevgiyle kuşatıldığını bilen ender bir güzellik abidesidir.
Sevgili Akengin, 50. Sanat Yılı‘nı bizlere sunarken, edebiyatın güzelliğini topluma çok açık biçimde sunabilen bir sanatçıdır. Onun yıllara dokunan güzelliği her dem yaşanacaktır.
Sayın Yahya Akengin’in erdemli kişiliğini ve edebiyatın seçkin güzelliğini çalışmalarında görebiliriz.
Bu görkemli çalışmalar şunlardır:
Şiir, roman, tiyatro, senaryo, anı, deneme, hikâye türlerinde otuzdan fazla eser verdi. Yurt içinden yurt dışından birçok ödül aldı. Uluslararası edebiyat etkinliklerinde defalarca ülkemizi temsil etti. Millî edebiyat ve sanat anlayışından ödün vermedi. Şöhret için popülizme kaymadı. Doğru bellediği çizgiden kopmadığı için kendisine karşı tavırlarda polemiklerden kaçınmadı. Bu yüzden sevenleri kadar sevmeyenleri de oldu. Fakat o rindane tavrını değiştirmedi.
Edebiyatımızda bir ekol niteliğinde olan Hisar Dergisi’nin genç şairi olarak isim yaptı. Yazı hayatında “Ben oldum” havasına girmedi. Her başarının, her güzelliğin daha üst seviyesinin olacağına inanırdı.
Şiirlerinde lirizmi esas aldı. Geniş bir yelpazeyi içeren şiirlere imza attı. Kendisini tekrar etme tehlikesine düşmemek için farklı edebi türlerde kalem oynattı. Devlet tiyatrolarının ambargosuna maruz kalan sahne eserleri Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde sahnelendi.
Eserlerine lise ders kitaplarında yer verildi. Kitapları altı dile çevrildi. Dünyaca bilinen “Uluslararası Struga Şiir Akşamları“nın onur konuğu oldu.
Hisar’da ilk şiirinin 1968 yılında yayınlanmış olması dolayısıyla bu yıl sanatının ellinci yılını idrak ediyor.
Millî kültür değerlerine bağlı olmakla birlikte kültür ve sanatın evrensel bir özelliği de olması gerektiği gerçeğinden uzaklaşmamaya çalıştı.
Yahya Akengin’in bir sanat insanı olduğu kadar bir aksiyon insanı olma özelliği de vardır. Kırk yıldan beri sivil toplum kuruluşlarında hizmetler verdi. Bazılarının kuruculuğunu ve başkanlığını yaptı. Özellikle Türk dünyası ülkeleriyle olan kültürel ilişkilerde yoğunlaştı. Dünyanın başka birçok ülkesinde edebiyat, sanat etkinliklerinde yer aldı.
50. Sanat Yılı dolayısıyla Bayburt Üniversitesi bir panel düzenledi. Bayburt Belediyesi bir sokağa Yahya Akengin ismi verilmesini kararlaştırdı. Bu vesile ile bazı dergiler “Yahya Akengin Dosyası” hazırladı.
Yahya Akengin bürokraside de 40 yıl görev yaptı. İdareci konumlarında olduğu zamanlar “istifası cebinde” dolaştığına da Mevlüt Uluğtekin Yılmaz olarak ben tanık olmuşumdur.
Her şair ve yazar, kendisinin yeteri kadar anlaşılmadığı duygusunu taşır. Sanırım Yahya Akengin de böyle duygular içerisinde olsa bile bunu dert edinmez. “Bilmeyen ne bilsin bizi/Bilenlere selam olsun” der geçer.
Vatan, millet sevgisini ömrünce bir bayrak gibi taşıyan Yahya Akengin, “Bizleri köyden alıp bir yerlere taşıyan Türk devletine ve milletine borcumuzu ödemek kolay değildir.” der. Bunun yanı sıra insan odaklı bakış açısından da ayrılmaz. Tabiat ve tarih duyguları, eserlerinin “olmazsa olmazlarındandır”. Şiirlerinde hüzün bir fon müziği gibidir ama marazi değil, soylu hüzünlerden yanadır. Adaşı Yahya Kemal gibi “Bir hüznü zevk edinir“, iklimlerinde dolaşır.
Ve Akengin’den işte birkaç mısra:
“Biraz da siz beni dinleyin hâtıralar,
Şimdi temmuz dağlarına yağmur bekliyorum
Aynalar çağıracak bir gün sizi
Bir gün tutacak geçitleri kar
Tutacağım biraz pişman, biraz yorgun ellerinizi.”
Sevgili yazarımız, değerli sanatçımız, erdemli dostumuz Sayın Yahya Akengin’e en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Esen kalın efendim.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.