Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Baş ve Boyun Kanserleri Haftası kapsamında bilimsel paneller ve hastalara özel oturumlar gerçekleştirildi. Uzmanlar, boyunda şişlik, uzun süren ses kısıklığı, yutma güçlüğü, inatçı öksürük ve 3 haftadan uzun süre iyileşmeyen yaraların baş ve boyun kanserleri açısından şüphe taşıyabileceğini belirtti.
‘SİGARA, HPV, KÖTÜ AĞIZ BAKIMI ETKEN’
Baş ve boyun kanserlerinin tüm kanserler içinde yüzde 5 ile 8 arasında görüldüğünü belirten Marmara Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Oysu baş boyun kanserlerinin ağız içi, dil, dudak, bademcik, geniz, sinüs, boğaz, yutak, ses telleri, boyun, tükürük bezleri ve tiroid bezinin içinde olduğu geniş bir alanda yer alan tümörler grubu olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Oysu “Bu tümörlerin geçmişinde sigara, kötü bir ağız bakımı, insan papilloma virüsü (HPV) ve aşırı alkol kullanımı gibi faktörler rol alıyor. Alınan önlemlere rağmen sigara içme yaşı giderek düşüyor ve sigara içme konusunda en etkili yol hala eğitim. Bunun dışında HPV’ye bağlı bademcik tümörlerinin sıklığında ilerleyen dönemde dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artış bekliyoruz” dedi.
‘YUTMA GÜÇLÜĞÜ, 3 HAFTADAN UZUN SÜREN YARALARDA DOKTORA BAŞVURULMALI’
İnsanların doktora geç başvurması nedeniyle tedaviye geç kalındığını söyleyen Prof. Dr. Oysu sözlerine şöyle devam etti:
“Tedavi tekniklerindeki gelişmeler, tedavi seçeneklerindeki artış ve hastaların sağlık kurumlarına daha kolay ulaşmasına rağmen başvurular hala hastalık ilerlediğinde yapılıyor. Bu nedenle boyunda şişlik, uzun süren ses kısıklığı, yutma güçlüğü, inatçı öksürük olduğunda doktora başvurulması gerekiyor. Ayrıca ağız içinde yeni oluşan ve protez diş, sigara ya da rahatsız edici madde maruziyeti gibi etkenler ortadan kalktığı halde üç haftadan uzun iyileşmeyen yaraların varlığında da yine şüphelenmek gerekiyor. Ağız içi kanserler özellikle erken evrede birçok iyi huylu lezyonla karışarak tanısı gecikebiliyor. Bu yüzden hastanın alışkanlıklarının detaylı sorgulanması ve iyileşmeyen lezyonlarda mutlaka biyopsi ile tanı koyulması gerekiyor.”
‘ERKEN EVREDE DOKTORA BAŞVURMAK EN ÖNEMLİSİ’
Baş boyun tümörlerinin daha çok bulunduğu organda ve boyun bölgesinde hastalık yapma eğiliminde olduğunu belirten Prof. Dr. Oysu, “Tedavide cerrahi ve radyoterapinin yeri var. Tüm tedavilere rağmen ilerleyen veya metastaz yapan hastalar için de kemoterapi adına yeni seçenekler var. Radyoterapi tekniklerinin gelişmesiyle ışınlama sonrası izlenen, başta ağız kuruluğu olmak üzere erken ve geç dönem yan etkileri azaltılabiliyor. Baş boyun kanserlerinin cerrahi tedavisi sonrası oluşabilen anatomik ve işlevsel kayıpların mikrocerrahi teknikler ile başarıyla onarılabiliyor. Tüm gelişmelere rağmen tedavi başarısı için hastanın hastalık belirtileri ortaya çıktığında, erken evrede uzmana başvurması gerekiyor” dedi.
Kansere bağlı beslenme bozukluğu ve kilo kayıplarının en sık yaşandığı kanser türlerinin baş ve boyun kanserleri olduğunu da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Oysu, “Baş boyun kanserli hastalarda doğru ve iyi beslenmesinin hastalığın kontrol edilmesindeki yeri giderek daha çok anlaşılıyor” dedi.
Etkinlikler kapsamında ‘Hasta Destek Atölyesi’ de düzenlendi ve psikiyatri, fizik tedavi ve rehabilitasyon, beslenme ve diyetetik, konuşma terapisi, diş hekimliği, aile hekimliği, hemşirelik gibi branşlarda uzmanlar ile hastalara destek verildi. 11-15 Şubat tarihleri arasından gerçekleştirilen etkinliğin düzenleme kurulu başkanlığını ise Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Beste Atasoy yürütürken, Marmara Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sait Karakurt da katıldı. Konferansta 60’ın üzerinde uzman doktor yer aldı.