On binlerce belki de yüz binlerce insan gibi ben de 28 Şubat mağduruyum. Çok acılar çekildi… Çok dayaklar yenildi o dönemde… Hamdolsun hiçbir pişmanlık yaşamadan hafızalarımıza kazındı o acı günler, hem de gururla. İnandığımız değerler uğruna acı çekmek de ayrı bir keyiftir. 28 Şubat sürecinde İmam-Hatip lisesinde talebe idim. İlk eylemim başörtülü hocalarımızın okuldan atılmasını protesto etmek içindi. Direnmek güzeldi fakat hiçbir netice alamıyorduk. Zalim cunta zihniyeti kafasına koymuştu bir kere ve bu daha bir başlangıçtı.
Sonra bir gün başörtülü arkadaşlara da, “Giremezsiniz!” dediler. Bunu söyleyenler koca koca adamlar; söylenenler ise 15-16 yaşında el kadar çocuklar… Ama işte o iman denilen şey ne ise o küçük çocukların kalbinde idi ve koca koca adamlara kafa tutmaya da yetiyordu. Ha dedim ya bunlar daha başlangıçtı ve daha nelerle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Sadece Moğollar gibi “Bişey yapmalı!” diyorduk ve bağıra bağıra söylüyorduk:
“Sanki onlar hancı, Halkına yabancı, Biz ise kiracıyız da, Evden atmalı… Yolun ortasında, Henüz on altısında, İnsan insanım diyorsa, Bişey yapmalı… Bişey yapmalı, Hey bişey yapmalı, Hey bişey yapmalı, Hey…” Evet, hiçbir işe yaramasa da bişey yapıyorduk; itiraz ediyorduk, karşı çıkıyorduk, susmuyorduk, hakkımızı arıyorduk, inandığımız gibi yaşamak istiyorduk ve çok da sinir ediyorduk… Ne yalan söyleyeyim iyi de yapıyorduk. Dedim ya daha çocuktuk ve hiçbir kavram yerine oturmamıştı: Devlet neydi, hükümet ne işe yarardı, polis kime denirdi, ordu neydi?… Ve niye bunlar durup dururken topyekûn bizlere resmen savaş açmışlardı?…
Ve anladık ki aslolan biziz ve biz ise milletiz, ümmetiz… Bir grup kendini bilmez cuntacı kafa varlığımızdan rahatsız olmuş. Öğrendik ki bunlar ezelden bize düşmanmış ve her fırsatta diklenip dururlarmış. Bazen zafer kazandık edasıyla “Bin yıl sürecek!” derlermiş. Fakat hakikatte planın Allah’a ait olduğunu ve gökten gelen kararın nihai karar olduğunu hep es geçerlermiş. Ne ise işin hikâyesi bir yana… 28 Şubat’ı yaşayan herhangi biri olarak ve mağdur herkes gibi devletten de, ordudan, polisten nefret ederdim. Polisten yediğim dayakları, o copun sonradan çıkan acısını unutmam mümkün değil.
Nefret ederdim çünkü bu yapıların hiçbiri benim yani milletin değildi. Kaderin cilvesi işte göklerdeki karar tecelli etti ve devran döndü, devlet de ordu da polis de tam anlamıyla milletin oldu. Milletin dik duruşu diğerlerini de değiştirdi. Son cuntacı kafanın temizliğine de 15 Temmuz denildi. Ne mutlu o şehitlere ve gazilere ki Allah onların vesilesi ile bunu tecelli etti.
15 Temmuz bir milattır… Ve hâlâ daha olayın sıcaklığıyla kavrayamadığımız birçok şeyin miladı hem de… Gelecekten ümitliyim. Biliyorum Kabil’ler hep olacak ama yine biliyor ve inanıyorum ki karşılarında da hep Habil’ler olacak. Biraz daha sabır…
Muhammed AKAYDIN 30 Ağu 2016
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.