Müzik evrenimize, Animals, Beatles, Rolling Stones gruplarını dinlendiğimiz günlerde Emrah adlı bestesiyle giriverdi Cem Karaca. Güçlü bir sesti, ilginç şeyler söylüyordu. 1964 yılında rock şarkılarıyla başladığı müzik yaşamında 1967 yılı bir dönüm noktasıdır Karaca için. O yıl Hürriyet gazetesin düzenlediği Altın Mikrofon Yarışması’nda Apaşlar grubuyla seslendirdiği Emrah adlı bestesiyle Mavi Işıklar’ın ardından ikinci seçilirler. Cem Karaca o tarihten sonraki çalışmalarıyla 1968 kuşağı ve sonraki kuşaklara türkülerimizi tanıttı, sevdirdi. Besteciliği ve olağanüstü icrasının yanı sıra daima muhalifti. Bu tavrını hep korudu. Eleştirdi ama yıkmadı, yıkıcı olmadı.
Yasaklar karşısında direndi. Yasaklar ve engellemeler artınca çareyi Almanya’ya gitmekte buldu.
Almanya’dayken ülkeyi kasıp kavuran 12 Eylül darbesi oldu. O günlerde Türkiye’de komünizm propagandası yapmaktan yargılanan Cem Karaca’nın davası mahkûmiyetle sonuçlandı. Yine o günlerde cuntanın “yurda dön” çağrılarına aldırmayan Cem Karaca, 12 Eylül kâbusunun gizli ve açık “muhip”lerinin tezgâhıyla 6 Ocak 1983 tarihinde vatandaşlıktan çıkarıldı. Başbakan Turgut Özal’la görüştü. Çok tartışılan bu görüşmenin üzerinden iki yıl geçtikten sonra Cem Karaca 27 Haziran 1987 tarihinde hakkında istenen 200 yıl cezaya aldırmadan şah damarı, ana kucağı, baba ocağı ülkesine döndü. Onun dönüşü çok tartışıldı ve döneklikle suçlandı. O, bu eleştirilere kısaca müzikle yanıt verdi: “Ben döneksem döndün diye memleketime/ Döndüm baba döndüm işte oh be.”
‘Cem Baba’ 6 Şubat 2014 Cuma günü son kez sahneye çıktı… Dervişi meczubu, açığı kapalısı, inançlısı inançsızı, sağcısı solcusu 10 Şubat’taki cenaze töreninde Üsküdar’daki Seyyid Ahmed Deresi Mescidi’nin avlusunu doldurmuştu. Cenazeye katılanlar küçük bir Türkiye’yi oluşturmuştu sanki. Aradan 15 yıl geçti. Ama o müziğiyle, siyasi görüşüyle, inancıyla, 68’li kimliğiyle ve daima muhalif tavrıyla hep gündemde.
NOT: Bu yazıda Mehmet Atilla Güler’in Belki Gerçek Yapmaya kitabından yararlanıldı. (İmge Kitapevi/ Ankara, Ocak 2018)