Kanuni Sultan Süleyman’ın üçüncü oğlu olan Sultan II. Selim’in annesi Hürrem Sultan’dır. Hürrem Sultan’ın dört oğlundan ikincisi olan II. Selim, şehzadeliği döneminde ilginç bir serüven yaşamıştır.
İlk olarak 1542 yılında Konya Sancakbeyi tayin edilen Şehzade Selim, ağabeyi Şehzade Mehmed’in vefat etmesinin ardından 1543 yılında Manisa Sancakbeyliği’ne tayin edilmiştir. Bu sıralarda onun, ağabeyi Şehzade Mustafa ve kardeşi Şehzade Bayezid’e göre taht şansı daha düşük olarak görünmekteydi.
1553 yılında Şehzade Mustafa’nın idam edilmesi ile aynı yıl içerisinde küçük kardeşleri Şehzade Cihangir’in hastalanarak vefat etmesi üzerine Osmanlı tahtı için aday olarak iki şehzade kalmıştır. Bu dönemden itibaren cengâver ve tez canlı biri olan Şehzade Bayezid’in, ağabeyi Şehzade Selim’e nazaran kendisini tahta daha yakın ve layık gördüğü ifade edilmektedir. Buna karşın zevk ve eğlenceye düşkün olan Şehzade Selim ise, kardeşine nispeten tahta uzak bir aday olarak görülmüştür. Nitekim daha ağabeyi Şehzade Mustafa hayatta iken Şehzade Selim’e; askerin Mustafa’yı, annesi ile babasının ise Bayezid’i tercih ettiklerinin sorulması üzerine: “Bakalım Allah kimi tercih edecek” dediği rivayet edilir.
3 Haziran 1557 tarihinde Şehzade Selim’e Mustafa Paşa lala olarak tayin edilmiştir. Mustafa Paşa’nın Şehzade Selim’e lala olarak atanması hayatında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Zira bu tayin, birçok badire atlatmasına rağmen onun ikbaline zemin hazırlamıştır.
Bu yıllarda ortaya çıkan Şehzade Selim ve Şehzade Bayezid arasındaki taht mücadelesinin tam anlamı ile Hürrem Sultan’ın ölümünden sonra Kanuni’nin oğullarının idare ettiği sancakları değiştirmesi ile başladığı görülse de, henüz Hürrem Sultan hayatta iken de bu rekabetin gizliden gizliye olduğunu belirtmek gerekir.
Birbirlerine dolaylı yoldan diş bileyen iki kardeşin bu hareketleri karşısında Kanuni Sultan Süleyman, önlem olarak iki kardeşi birbirinden uzaklaştırmayı uygun görmüş ve her birine 300 biner akçe zam yaparak Selim’i Manisa’dan Konya’ya, Bayezid’i de Kütahya’dan Amasya’ya tayin etmiştir. (23 Zilkade 965/6 Eylül 1558)
Kanuni bu değişiklikle iki oğluna da tarafsız olduğunu göstermek istemişse de, işler planladığı gibi gitmemiş ve bu tayinler iki şehzade arasındaki rekabetin daha da şiddetlenmesine neden olmuştur. Zira Şehzade Bayezid, Amasya’ya tayin edilmesine, İstanbul’a uzak olması hasebiyle karşı çıkmıştır.
Şehzade Selim ile Şehzade Bayezid arasındaki rekabetin iyice artması üzerine iki oğlu arasındaki gerilimi sona erdirmek isteyen Kanuni Sultan Süleyman birer Hatt-ı Hümayunla 3. Vezir Sokullu Mehmed Paşa’yı Şehzade Selim’e, 4. Vezir Pertev Paşa’yı Şehzade Bayezid’a nasihatçi olarak göndermiştir.
Bu andan itibaren Lala Mustafa Paşa gibi Sokullu Mehmed Paşa ile de geleceğin padişahı olacak Sultan II. Selim arasında samimi bir güven ilişkisi başlamıştır. Nitekim Sokullu Mehmed Paşa’nın nasihatlerine uyan Şehzade Selim, babası Sultan Süleyman’ın gözüne girmiş, kardeşi Şehzade Bayezid ise söz dinlemeyerek Selim’in üzerine yürümüştür. Bunun üzerine Sultan Süleyman, Sokullu Mehmed Paşa’yı, Yeniçeriler ile birlikte oğlu Şehzade Selim’in yardımına yollamıştır.
1559’da Konya’da yapılan iki şehzade arasındaki savaşı, Lala Mustafa Paşa ve Sokullu Mehmed Paşa’nın desteklediği Şehzade Selim kazanmıştır. Savaşın ardından Sokullu Mehmed Paşa Şehzade Selim ile birlikte, kaçmaya başlayan Bayezid’in peşinden gitmişlerdir. Doğu sınırına kadar gittikten sonra 1560 yılının kışı Halep’te geçirilmiştir. Sonraki süreçte Şehzade Bayezid, İran’a sığınmış ve geri iade edilmesi hususunda girişimlerde bulunulmuştur. Bunun üzerine Şah Tahmasb ile yürütülen pazarlıklar sonucu Şehzade Bayezid, Osmanlı görevlilerine teslim edilmiş ve ardından da idam edilmiştir. Böylece Şehzade Selim, Osmanlı tahtının tek varisi olmuştur. Şehzade Selim, 1562 yılında Kütahya Sancakbeyi vazifesine tayin edilmiştir.
1566 yılında Osmanlı Ordusu’nun başında Sigetvar Seferi’ne çıkan Kanuni Sultan Süleyman, 1566 yılının Eylül ayında 6’sını 7’sine bağlayan gece vefat etmiştir. Padişahın ölümünün asker arasında duyulması endişesine karşı, Sokullu Mehmed Paşa, ciddi bir sorumluluk üstlenerek bir takım önlemler almıştır.
Sokullu Mehmed Paşa, padişahın ölümünü saklamış ve hemen fetihnameyle birlikte babasının vefat ettiğini belirten bir mektubu, Kütahya’daki Şehzade Selim’e göndermiştir. Padişahın vefatını ordunun İstanbul’a dönüş yolunda, yeni padişah Sultan II. Selim’in Belgrat’a ulaşmak üzere olduğu bir sırada Belgrat girişinde duyurmuştur. Sokullu Mehmed Paşa’nın soğukkanlı stratejisi orduyu ve devleti büyük bir gaileden kurtarmış ve seferden başarı ile dönülmesine sebep olmuştur.
Sultan II. Selim tahta çıktıktan sonra devlet idaresini, Sokullu Mehmed Paşa’ya teslim etmiş, kendisi ise ondan malumat almakla yetinmiştir. Nitekim Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren sefere çıkmayan ilk padişah II. Selim’dir. Bununla birlikte çok fazla üst düzey paşa, bu dönemde Divan-ı Hümayun’da görev aldığı için tüm seferlere bu paşalar yollanmıştır.
Sultan II. Selim, tahta çıktıktan sonra vuku bulan ilk önemli siyasi olay, Yemen’de çıkan isyandır. Bölgeye evvela Lala Mustafa Paşa ve ardından Sinan Paşa’nın serdar tayin etmesi ile isyan bertaraf edilmiştir.
Sultan II. Selim döneminde Endonezya’ya yardım edilmiş ve burası Osmanlı Devleti’ne dolaylı olarak bağlanmıştır.
Osmanlı Devleti Sultan II. Selim döneminde Kanuni döneminden kalan sağlam mirasla birlikte idari, siyasi, askeri ve stratejik bağlamda tüm dünyayı kontrol eden bir güç, yani dönemin süper gücü idi.
Bu dönemde Sultan II. Selim’in devlet yönetiminde tam yetkili kıldığı Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa, adeta geleceği görebilmiş ve günümüzde dahi stratejik önemi büyük olan iki projeyi daha 450 yıl önce hayata geçirmeyi planlamıştır.
Bunlardan bir tanesi; Hindistan’da daha aktif bir politika takip edilebilmesi için Süveyş’te bir kanal açılması projesi idi. Böylece Osmanlı Donanması Akdeniz’den Kızıldeniz’e rahatlıkla inebilecek ve nüfuzu Hindistan’da da tamamen sağlanacaktı. Nitekim konuya ilişkin Sultan II. Selim’in Mısır Beylerbeyi’ne gönderdiği emirde, hac yolunun güvenliğinin sağlanması, Müslümanların korunması, Hindistan Müslümanlarına yardım edilebilmesi, Haremeyn bölgesindeki asilerin bertaraf edilebilmesi için Osmanlı Donanması’nın hızlı bir şekilde Akdeniz’den Kızıldeniz’e geçirilmesi gerektiği; bunun içinde Süveyş bölgesine bir kanal açılmasının düşünüldüğünü belirtmiştir. Fakat bu proje dönemin bazı şartları gereği hayata geçirilememiştir.
Bir diğer proje olan Don-Volga kanal projesi de yine Sokullu Mehmed Paşa tarafından yapılmak istenmiştir. Özellikle Rus yayılımcılığına karşı önlem almak isteyen Osmanlı Devleti, Karadeniz’den Hazar Denizine ulaşımı kolaylaştırmak ve Türk dünyası ile bütünleşmeyi kolaylaştırmak istemiştir. Bu önemli projeye başlanmışsa da; Kırım Hanı’nın menfi propaganda ve icraatlar sayesinde bu projede yarım kalmıştır.
Sultan II. Selim döneminde vuku bulan en önemli olaylardan bir tanesi de Kıbrıs’ın fethedilmesidir. Nitekim Sultan II. Selim tarafından Lala Mustafa Paşa, Kıbrıs Serdar’ı tayin edilmiş ve 1570 yılında başlayan harekâtla birlikte 1571 yılında ada tamamen tarafından fethedilmiştir.
Kıbrıs zaferi sonra İnebahtı’da Osmanlı Donanmasının yenilmesi ile ortaya çıkan sorun, Sultan II. Selim ve Sokullu Mehmed Paşa’nın büyük kabiliyeti ve önlemleri ile aşılmıştır. Nitekim tüm Osmanlı memleketinde yeni donanma inşasına başlanmış; ve Donanma-yı Hümayun baştan aşağı yenilenmiş, modernize edilerek 250 parçalık bir donanma denize indirilmiştir.
Sultan II. Selim döneminde vuku bulan bir diğer önemli fetih de, 1574 yılında Tunus’un fethinin gerçekleşmesidir. Padişah tarafından serdar tayin edilen Sinan Paşa, Halkulvad Zaferi ile İspanyolları ağır bir yenilgiye uğratmış ve Tunus, Osmanlı toprağı haline getirilmiştir.
Polonya meselesi de, Sultan II. Selim döneminin önemli gelişmelerinden bir tanesidir. 1571 yılında Polonya (Lehistan) tahtının varisi kalmayınca; diplomatik bir hamle ile Polonya’yı Osmanlı Devleti’ne bağlayan Sokullu Mehmed Paşa, buraya Sultan II. Selim’in uygun bulduğu kişiyi kral tayin ettirmiştir. Bu ilk olarak Fransa Kralı’nın kardeşi iken sonrasında yerel yöneticilerinden biri olmuştur. Osmanlı Devleti’nin gücü bu dönemde o kadar büyüktü ki; Fransa kralının kardeşi, Polonya’ya Osmanlı’ya bağlı bir kral olarak tayin edebiliyordu. Nitekim Fransa Kralı’nın kardeşi Henry de Valois, 1572-1574 arası padişahın isteği ile kral seçilmiştir. Onun Fransa tahtına geçmesi üzerine Osmanlı yönetimi, buraya Erdel Voyvodası Stephan Bathory’yi kral tayin etmiştir.
Osmanlı Devleti’nin gücünü bilhassa yüksek kabiliyetli paşalarının idaresi ve başarılı seferleri sayesinde devam ettiren Sultan II. Selim, Aralık 1574’te vefat etmiştir. Sarı Selim lakabı ile de bilinen Sultan II. Selim’in şiire ve sanata meraklı olduğu görülmektedir. Padişahın şehzadeliğinde ve tahta çıktığı ilk yıllarda içki kullandığı dönemin bazı kroniklerinde yer almaktadır. Bununla birlikte içkiden dolayı pişman olduğu ve Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin yanında ağlayarak tövbe ettiği belirtmektedir. Nitekim Sultan II. Selim’in padişahlığı döneminde inşa ettirdiği en önemli eser, günümüzdeki mimari şaheserlerden biri olan Edirne Selimiye Camisidir.
(Süveyş Kanalı’nın açılabilmesi için gerekli çalışmaların yaptırılmasına dair Sultan II. Selim tarafından Mısır Beylerbeyi’ne gönderilen hüküm – BOA. A. DVNS. MHM. D. 7/721 17 Ocak 1568)
Enes DEMİR 13 Oca 2018
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.